İzleyiciler

25 Şubat 2016 Perşembe

17 Şubat saldırısından sonra...

Her vakit bulduğumda bir şeyler yazdım, sildim. Yazdım, okudum, çok ağır geldi, sildim... Yazdım, okudum, çok yüzeysel geldi, yine sildim. Yazmayayım dedim, hiçbir şey olmamış gibi devam etmek doğru gelmedi. Zira korktum, kendim ve ailem için korktum, memleketim için korktum, gelecek için korktum.
Bıraksalar da yaşasak.

Giden gitti de, Allah geride kalanlara sabır versin. Yapanın da, yaptıranın da belasını versin.

16 Şubat 2016 Salı

hepi börtdey rıgıdıdıgıdıdakta :D

Bugün eşimin doğum günüydü, kardeşi ve ailesi de geldi, yemeğe gittik, kebabına mum koydurduk, garsonlar neşeli tiplermiş, tabağı getirirken "hepi börtdey" şarkısı çaldılar, bildiğimiz gibi başlayan ama sonrasında oyun havasıyla devam eden. İlk kez duydum ve bayıldım. Çocuklara da eğlence oldu, mumları bir daha yakıp üflettik, laylaylom şarkıyı da çaldırdık, garsonlar oynadı falan.






Şarkıyı internetten "happy birthday oynak" yazınca şıp diye buldum.


Yaşım kırka yaklaştı ama içim çocuk benim. Şöyle tanımadığım birinin düğününe gidip şıkır şıkır oynayasım var. Altın da takarım, söz.

felek bir gün salakken...

(Dikkat, aşağıdaki yazı yüksek miktarda embesillik anlatmaktadır.)

Büyük prensimin tekvando kursunda kuşak sınavı vardı. Bir şey öğrendiklerinden değil ya, kulüp para kazanacak. On dakika gösteri yapacaklar, sınava ayrı, kuşağa ayrı para istiyorlar. Kumpas olduğunu farketsem de, "madem bulaştık bir işe arkadaşlarından ayrı kalmasın" deyip verdim bedelini, bari kaydedeyim de anı kalsın diye de öğretmenine söyledim, ben gelmeden başlamayacak.

Söyledikleri saatte gittim, öğretmen beni salona aldı, düzgün çekeyim diye çocukların önüne geçirdi, bizimkilerin adını okudu, diğerleri arkada oturdu, izleyecekler. Bizimkiler yanyana sıraya geçti, komut bekliyorlar, hoca "hayt!" diyor, bunlar bir hareket yapıyor, "huyt!" diyor, başka bir hareket. Tabi hayt huyt değil, hareketlerin adını söylüyor da, benim aklımda kalan bu.

Önlerinde hareketleri gösteren biri olmasına rağmen öyle komikler ki, biri sağ ayağını kaldırıyor, ikisi sol. Biri hiçbir şey yapmıyor. Bu arada yaş ortalaması 7 falan. Hareketleri yaparken bağırmaları gerekiyor, kedi yavrusu gibi ses çıkartıyorlar. Halbuki benim oğlum her ortamda deli deli bağıran bir çocuk, "hayt!" demesi gerekirken "miv" diyor sanki. Katıla katıla gülesim geliyor, neyse ki sessizce gülüyorum ama sallandığım için görüntü aşağı yukarı oynuyor. Şu anı olacak olan şahane çekimim.

Derken küçük prensim içinde olduğu kanguruda sıkılıyor, önce mıyıklamaya sonra kıvranmaya başlıyor, bir elimle onu pıtpıtlıyorum, bir elimle çekim devam. Sınav sürüyor, hayt, huyt, kıkırtılar... Başlangıçtan üç-dört dakika sonra hoca, "Büyük prens sen gel bakayım" deyip, benimkini çağırıyor, tek tek de sınav olacaklarmış. "Hayt" diyor, benimki bir tekme savuruyor, "huyt" diyor benim telefon "yetersiz disk alanı" uyarısı verip kamera uygulamasından çıkıyor. "Hayt" diyor, ben harıl harıl telefondan bir şeyleri silmeye çalışıyorum, "huyt" diyor bebek kucağımda debeleniyor, "hayt" diyor, oyunlardan sileyim bari diyorum, "huyt" diyor, oyun uygulamalarını bulamıyorum, fotoğrafları sileyim diyorum... "Hayt" diyor, "huyt" diyor ben fotoğraf silip de yer açayım derken büyük prensimin sınavı bitiyor. Ben muhteşem gözlerimi telefonumdan kaldırıp da çocuğuma bakmayı akıl ettiğimde ikinci çocuğun adı okunuyor.

Madem bir şey yedin, kurcalama da bari izle di mi? Kaydedemesen bile, sen görmüş ol. Yok.

Birtanem, bir metre uzağımda şirin şirin tekmeler atarken ben, telefonumda galeriyi boşaltmaya çalışıyordum.
Sınav bitti, büyük prens, yeşil-sarı kuşak oldu. Kendime sinirden dumanlar çıkara çıkara eve geldim, ilk fırsatta telefondaki ıvır zıvırı silip hafızayı rahatlattım.

Türk müyüm?
Elhamdülillah :)))