İzleyiciler

27 Mayıs 2016 Cuma

Vatandaş hesap sorar, kul itaat eder...

Bizimkilerin gösterisi, doğum günü taslakta yayınlanmayı bekleyedursun dün izleyip yüzde yüz hak verdiğim videoyu paylaşayım burada.


Emin Çapa'yı daha önce tanımadım, zaten ekonomi uzmanıymış CnnTürk de, rastlasam da geçmişimdir dinlemeden. Ama şu konuşmadan sonra nerde görsem okurum, nereye gelse giderim.

Ah, bir uyanabilsek. Ah bir silkelensek.

23 Mayıs 2016 Pazartesi

Başka bir dünya...

Tutuştum...
İşler elime yapıştı, bitiremiyorum. Çalışmalıyım, küçük prens çok sık uyanıyor. Her şey aksadı yine. Büyüğün sene sonu gösterisi, küçüğün doğum günü geçti, ikisini de yazmaya başladım da, bitirip yayınlayabilene aşk olsun.
Zorlanıyorum, baktım yine kendime acımaya başlayacağım, ortam yaratayım bari dedim.

Demir anne'nin tanıttığı yağmur sitesini açtım, ohh.. Gök gürültüsünü de işaretledim. İşte o tanıdık üşüme geldi üstüme, sanki oturduğum yerden havalandım azıcık. Sonra youtube' dan Bach Efendi'yi çağırdım, hemen geldi sağ olsun.
Değişti birden dünya, mutlu olduğumu hissettim, şanslı olduğumu. Hayal gücümü de çalıştırdım biraz. Ortam renklendi, ısındı.

Tek kötü yanı, uykum gelecek sanırım :/




9 Mayıs 2016 Pazartesi

Bakım, onarım - anneler günü

Dün planladığım gibi  prensleri bizimkilere bırakıp, Kızılay'a gittim, kuaföre. Akşam gitmemiz gereken bir doğum günü vardı, mazereti de o oldu. Fön çektirdim, bakım yaptırdım. Bir şeyler alayım diyordum kendime, butiklere bakındım, sezon diye fiyatların tavan oluşu ve benim yerli malı takıntım dolayısıyla oldukça vakit harcadım ama iki bluz buldum. Kendi evime geldim, lens taktım, makyaj yaptım, giyindim. Ve bebeleri bıraktıktan dört saat sonra onları almaya gittim.

Merak etmişler, -anladığım kadarıyla da kızmışlar, ama renk vermediler-, arayamamışlar tedirgin etmeyelim diye. Neden aramadığımı sordular, küçük prens de bizimkilerin kucağında tatlı tatlı oturuyor. Halbuki görür görmez ellerini uzatır, ıh ıh der, almazsam kıyametleri koparır ama şimdi sadece bakıyor. Ne zaman konuşmaya başladım, minik ellerini uzatıp, ıh ıh ıh dedi.

MEĞER TANIMAMIŞ !

Gözlüksüz, saçlarını toplamayan, yüzü gözü boyalı ve eşofman harici bir şeyler giyen annesini, sesini duyana kadar tanımadı yavrum. Durum anlaşılınca bir kahkaha koptu, bense sadece gülümsedim.
......

Bugünse anneler günü. Sevmiyorum ben bugünü, kimini sevindiren, kimini kahreden günleri sevmem ben.

Geçen haftalarda uzun zamandır görüşmediğim bir hocamı aradım ve yemeğe davet ettim. Geçen yaz annesini kaybettiğini, bu aralar her yerde "anneler günü" lafı döndüğü için görmemek adına ortaya çıkmak istemediğini, fb'de, telefon mesajlarında, tv de, reklam panolarında her yerde, her tarafta gözüne gözüne geldiğini, kendini toparlayınca geleceğini söyledi.

Dün akşam can dostum mesaj atıp anneler günümü kutladı. Yaklaşık 25 yıllık arkadaşım, kardeşim. Henüz bekar. Biz kariyer hayalleri kurarken, o yuva dilerdi Allah'tan. Çevresindeki bebeklerin kokusunu içine çekerken gözleri dolar benim kardeşimin.
Başkalarını kutlarken ağladığına eminim.

Fb de herkes yavrusuyla fotoğrafını koymuş, okullu çocukları olanlar faaliyetleri de eklemiş. Arada bir arkadaşım da, merhum anneciğinin fotoğrafını koymuş, yazmış altına duygularını, oku, ağla o derece.

Benim çevremde bu tür günleri coşkuyla kutlayandan çok, ağlayarak karşılayan daha fazla ne yazık ki. Ölüm de, doğum da Allah'tan, hiçbir insanın da öleni diriltme, olmayanı doğurtma gibi bir gücü de yok. Dolayısıyla Takdir-i İlahi ile gelen bir sevinci, olmayanın gözüne soka soka kutlamak nedir??

Ben cahilim, bilmem. Ama esnaf üç kuruş kazansın diye böyle şeyler uyduruluyor, millet de tatlı tatlı iştirak ediyor gibime geliyor. Fb de dahil olduğum bir grupta daha hafif bir dille yazdım, "o zaman hiçbir şey paylaşılmasın, konuşulmasın hatta....", "insan olmanın doğasındadır bu, sevinçler de, hüzünler de paylaşılır.....", "böyle böyle hayatı kaçırıyorsun...." gibi cevaplar aldım. Annesinin hayatta olmadığını bildiğim bir arkadaşım ise sadece yorumumu beğendi, haklısın gibilerinden bir şeyi, o bile yazmadı. Halbuki "Sağlıklılar günü", "Gözleri Görenler Günü", "Toklar Günü" gibi anlamsız ve adaletsiz bana göre.

6 Mayıs 2016 Cuma

üşüyorum

-Üşümeyi severdin sen, ne oldu?
-Sevmiyorum bugün.
-Sıcak bir şeyler içsen?
-Ne mesela?
-Çay? Kahve? Bu? Şu?
-Canım istemiyor.
-Niye?
-Bilmem. Gönlüm üşüyor sanırım.:(
-Hazır bebek uyuyor, iş de yok. Sevdiğin bir işi yap.
-Ne mesela? Kalmamış hevesim.
-Aaaaaahhhh, hadi kendine acımayı bırak artık.
-Gücüm yok ki savaşmaya.
-Savaşma, kitap oku.
-Hayır.
-Ud çal.
-Akordu yok ki. Hem içimden gelmiyor.
-Hadi bebek uyanıkken şu zamanlar için pişman olacaksın, kalk silkelen biraz.
-:'(
-Hadi hadi ama, neden düştün böyle, bak millet nelerle uğraşıyor? Kalk hadi.
-Ağlayasım var, bakıcı olmasa koyvereceğim.
-Neden, nedeni yok ki, neden ağlayacaksın?
-Yorgunum, bıkkınım, kaçmak istiyorum her şeyi bırakıp.
-Olmaz, kalk ayağa. Sen düşersen hepsi düşer.
-Çok yorgunum.
-Yorgun değilsin, uyudun. İş yapma, kaytar biraz.
-Neyle kaytarayım?
-.....Kocan haklı, herşeye bir cevabın var!! Mücadele vermekten yorulmuş olabilirsin ama dünya burası cennet değil. Her işin doğru olmasın, yapamadıkların kenarda dursun. Az konuş, az görüş madem duyduğun cevaplar yaralıyor seni. Yarın bebeği bırak, kuaföre git. Saçın başın düzelirse kendini iyi hissedersin belki. Erken biterse işin, alışveriş yap. Boşver borcu harcı bir kerecik. Yıllardır çalışıyorsun, bir kere de düşünmeden al. Evin karışıklığı mı rahatsız ediyor seni. At kullanmadıklarını, koy sokağa, belki düşündüğün ihtiyaçlılardan daha ihtiyaçlısının eline geçer. Ortalık "ya kullanırsam" dediğin ıvır zıvırla dolu. At gitsin, bir daha da koyma evine. Sadeliği sevmez miydin sen? İşte yıllardır arayıp bulamadığın zamanlar, "ne olacak" diye kendini hasta edeceğine ayıkla işte evi çöpten.
Herkesin bir sınavı var, idare edeceksin. Takma bu kadar, madem düzeltme şansı yok, duyma kimseyi. At üzerindeki ölü toprağını da üzerinden. Derlen, toplan biraz.