İzleyiciler

31 Aralık 2016 Cumartesi

Yeni yil-nezle-sut kardesligi

Oncelikle 2017 nin herkese saglik ve huzur getirmesini dilerim.

Yeni yil kulturum yoktur benim, cocukken heveslenirdim ama bizimkiler birsey yapmazlardi. Siradan bir tatil gunuydu bizim icin. Sonra da hep oyle devam etti.
Sadece neseli girmeye calisiyorum. Bu aksam icin de cocuklarla oynayarak, kah kah kih kih gecireyim diyordum.  Kucuk prens hastaligini bana satti, hic keyfim yok.
Hasta oldugumu duyunca babam geldi sagolsun, bebekle oynamaya. Kahvalti yaptirmaya calistik. Cay icti, cikolata yedi sadece.
Elimde sut mutfaktan cikarken kedi gordu, o da sut istedi. Kasenin dibine azicik sut koyup ona da verdim.
Kucuk prensin en buyuk keyfi kedinin mama kaplarini ters cevirmek. Kedinin artirdigi sutu bu yuzden alip rafa koydum.
Sen kalk, sana sunulan hicbir seyi yeme, dedenin kucaginda gezerken kedinin sutune 'ıh' yap. Deden de sana onu icirsin !!!
Bir baska boyle darlandigim gun babam gelmis, bebegin agzi kirlendi diye abiden elbezi istemis, elbezi diye getirilen paspasla minigin agzini silmisti. :)
Agzinda yara cikar sanmistim ama hicbir sey olmadi.
Bugun ne olur bilmem artik. Gerci kedi temiz hayvandir ama. Kedi bu, ayni dille poposunu yaliyor. :/

Ah canim babam. Hakkini nasil oderim senin. <3
Bu arada kocam nerde bilmiyorum. Hasta oldugumu biliyor, tenezzul edip aramadi bile.

29 Aralık 2016 Perşembe

Kar, çay ve kedi

Kar yağıyor, izlemesi çok güzel de...
:/
Okullar tatil olmuş bir gün. Bana cumayı da tatil ederler gibi geliyor.
Çok mutlu olurdum çocukken, havalara uçardım tatil olunca. Çalışan anne olunca kabusum oluvermişti. Evde olunca nötr.

Küçük prens gündüz tatsızdı iyice, aldım doktora götürdüm. Soğuk algınlığı dedi, ilaç yazdı, benim vermeye, bebeğimin almamaya çalıştığı ilaçlar. Eve gelince tekrar denedim, ı-ıh içmiyor. Zorlasam çıkarıyor, iki gram emdiği süt de çıkıyor midesinden.
Ben de eski usul, yıkadım. İşe yaradı sanki, en azından biraz keyfi geldi. 2 saat önce de uyuttum, arada öksürüyor ama şükür uyanmadı. Hafif de ateşi var hala.

Yeni bakıcımız başladı pazartesi günü. Allah'ım, birbirimizden memnun kalalım, ne olur? Bir buçuk yaşında oğlan, iki bakıcı eskitti şimdiye kadar :))

Çayımdan kocca bir yudum alıp başlıyorum çalışmaya. Beş gündür elimi süremedim, birikti iyice. Kedi bu sefer yerime kurulmuş, hayvanı rahatsız edemedim, ucunda oturuyorum sandalyenin :) Edepsizin kalkmaya da niyeti yok gibi.
Tarıyorum tarıyorum, yine kucağıma tüy bırakıyor. Çözemedim şu işi.

Kar beyazı mutluluklar ve sevgiler doldursun günlerimizi, hep beraber huzurlu günlere uyanalım.

27 Aralık 2016 Salı

Ben de kardeşimin yatağına mı yatacağım?

Kucuk prens hasta. Bogazi agriyor olmali, sesi fena cunku. Burnu akiyor ve oksuruyor. Gunduzleri neyse de geceleri fena.
Dun gece istifra etti, yanimda yatiyordu temiz tarafa aldim. Tekrar cikardi ben de alip abisinin yanina yatirdim. Saat 7 olunca gidip abiyi uyandirdim. "Sessiz ol, kardesin yaninda yatiyor" deyince verdigi cevap bu.
Nasil acitti icimi...
Guya iyi bir egitim alsin diye gun dogmadan uyaniyor.
Iyi bir egitim alsin diye mi elimin altindan gitsin diye mi??

3 yasindan beri sabah uykusu uyumuyor benim oglum. Dunya duzeni deyip kestirip atmak ne kolay.
Buyugun sabahki hali, kucugun geceki hali aklimdan cikmiyor. Sonra gundem aklima geliyor, uzuntumden utaniyorum.

Allah evladiyla yuregi yananlara sabir versin. Gunden gune kotuye gidiyoruz.

13 Aralık 2016 Salı

yağmur, çay ve kedi

Çalışıyorum, saat ikiye geliyor. 
Oldukça yoruldum, bitirmeliyim ama bitmiyor.
Pencereme yağmur damlaları düşüyor, sesi geliyor.
Gidip bir çay alıyorum kendime, yerime oturunca kedim yeniden kucağıma geliyor.
Mırıldıyor.
Çay mis gibi bergamot kokuyor.
Sağanak yağmur yağıyor.

En sevdiğim ortam kurulmuş, bir çıtır çıtır yanan soba eksik.
Mutlu muyum? 
Değilim. Hissettiğim anlık bir huzur olabilir sadece.
Her an, akşam izlediğim haber görüntüleri aklımda yoksa. Oldukça mutsuz, umutsuz, sinirli ve çaresizim.
Polis kıyafeti giydirilmiş yetimlerin...
Ayakta duramayan dulların...
Cenazeye kapanıp hıçkıran ana babaların...
ve
Paramparça olan bedenlerin üzerimde hakkı var.


9 Aralık 2016 Cuma

ne zor bir gündü :(

Eşimin sesiyle uyandım, büyük prensi o hazırlayacaktı okula. "Uyanamamışım, geç kalacak, sen hazırlar mısın hemen" dedi, saate baktım, saat 7:18.
Daha önceki yazılarımdan birinde servisin 7:20 de geldiğini yazmıştım.
Kalktım ama çocuğu uyandırmak için değil, şoförü arayıp, "bizi beklemeyin" demek için.
Ben kalkınca küçük prens de uyandı tabi, bu durum beni hiç şaşırtmadı. Ama gözlerinden uyku akıyordu, ayağımda sallamaya başladım, uyuyacak gibiydi ki, babası içeri girip kıyafetlerini aldı. Babasını görünce uyku gitti tabi, benimse uykusuz beynimden dumanlar çıkmaya başladı.
Eşimde bir telaş, işi varmış, kalkamamış. "Yardım etmezsen yetiştiremem" dedi, "e bebek?" dedim. abiyi uyandırdık, "biz uyanamadık, servisin kaçtı"dedik, "bakıcı gelene kadar kardeşine bakar mısın lütfen" dedik. Kuzucuğum elinden geldiğince bebeği oyaladı.
Metraj yapılacakmış, okuldayken de nefret ederdim, iş hayatında da karşıma çok az çıktı şükür, sabahın kızgınlığıyla geçtim bilgisayarın başına, proje ağır, tıngır mıngır ilerliyor. Beş-on dakika güzel oynayan çocuklardan bağırış çağırışlar gelmeye başlıyor. Bakıcının gelmesini dört gözle bekliyorum, saat dokuz oluyor, geçiyor, yok.
Arıyorum, mıyıl mıyıl bir ses iyileşemediğini, gelemeyeceğini söylüyor. Lütfedip arayıp, gelmeyeceğini söylemiyor hazret!!
Üçüncü golü de yiyince ağlama noktasına geliyorum. Zor şer işi bitirip eşime veriyorum. Hazırlandığımı görünce çocuğu kendinin bırakacağını söylüyor. İçimden bir Ya Sabır çekip çocukları hazırlayıp çıkıyorum. İkinci dersin başına yetişiyoruz. Eve dönerken radyoda "Narin Yarim" çalıyor, hani bir zamanlar Emrah'ın söylediği komik şarkı. Bu kez bir kız söylüyor, bazı yerlerini de ağzını yaya yaya söylüyor, nefret ederim genelde ama bu kez hoşuma gidiyor. Ruh halimden ve sinir katsayımdan mı acaba diye geçiyor aklımdan.
Eve dakikalar kala küçük prens uyuklamaya başlıyor, uyutmamaya çalışıyorum, başarıyorum da ama merdivenlerden çıkarken sızıveriyor minnoşum. Usulca odaya götürüyorum, paltosuydu beresiydi çıkartırken uyanıveriyor!!
Allah'ım!
Kalkıyoruz oynamaya...
Akşam oluyor olmasına ama olana kadar küçük prens toz tarhana ve makarnayı yere döküyor, şekerliğimi kırıyor, kulaklığımı yiyor, çekmeceleri boşaltıyor, masanın üstündekileri yere atıyor... Bunların olmasının nedeni iki kap yemek yapmam. Zaten hafta sonundan çıkmışız, her yer her yerde...
Derken abimiz geliyor, akşam yemeğini yerken, derse geç gitmesinin problem olup olmadığını soruyorum. "Olmadı" diyor, ama öğretmeninin nedenini sorduğunu. onun da "annemin işi vardı, kardeşime bakmak zorunda kaldım" dediğini söylüyor.
!!
Nasıl ama?
Bir kere iş annesinin değil.
Geç kalmasının nedeni de annesinin işi değil.
Tatsız sabahın tek sorumlusu babası ama 'baba' lafı geçmiş mi? Tabi ki hayır.
Ah, öğretmen hanım hakkımda neler düşündü kim bilir?
Amaaan diyorum, ne yapayım yani. Telefon açıp gerçeği mi anlatayım? "Ben geceleri çalışıyorum, sabaha karşı yattığım için 7de kalkmak zor oluyor. O da bir şey değil aslında, ben kalkınca bebeğim uyanıyor. Bu yüzden bazen eşim üstleniyor okula hazırlamayı. Pazar günü çok çalışmıştı, sabah uyuyakalmış. Servis kaçtığı gibi işini de yetiştirememiş. benden yardım istedi. O yüzden çocuğu okula da bırakamadık. Bakıcı da hastalanmış, gelmeyince kardeşine bakmak zorunda kaldı..." mı deseydim.
Hahhaha, ay çok komiğiz ya.

Düzensiz uykudan huysuzluğu zirve yapan bebeğimin aralıksız cızırtısı günün sonunu ağlama nöbetiyle bitirmeme neden oldu. Önce bir şaşırdı kaldı, ne yaptığımı anlayamadı. Sonra neyse ki uyudu, saat 12yi geçti ve o gün şükürler olsun ki bitti.

1 Aralık 2016 Perşembe

Baba Beni Okula Gönder!!



Niye yavrum? 
Sapık bir müdür sana sarkıntılık etsin, dayanamayıp intihar et diye mi?
Okuldan babaevine dönerken, şoför seni kaçırıp tecavüz etsin, sonra paniklesin, öldürsün, yaksın diye mi?
Dindar insanlardır, güvenilirdir zannedip yurtlarına gönderdiğim adamlar seni taciz etsin diye mi?
Muta nikahıyla zengin bebelerine peşkeş çekil diye mi?
Yoksa kaldığın yurtta yangın çıksın, kaçama, diri diri yan diye mi?

Neden kızım? Neden seni okula göndereyim??

Kim şu zamanda kırsalda yaşayan, fakir babayı çocuğunu okula göndermediği için kınayabilir?
Her geçen gün biraz daha geriye giderken, kim çocuğunu topluma emanet etmeye korkan babayı cezalandırabilir?
Toplumun bir kısmı sapkın, diğer kısmı umursamaz ve işini yapmaktan aciz, bir bölümü de çaresizken, kim, KİM?

Nasıl da, kadın evde otursun, çocuk baksın zihniyetinin ekmeğine yağlar, ballar sürülüyor.
Utanıyorum artık insan olmaktan.