Aylardır yazamıyorum buralara, sevdiğim takip ettiğim arkadaşlarım var, okuyamıyorum, yorumlayamıyorum. Halbuki bir ara güzelce rutine oturtmuştum, iyi gidiyorduk. Şimdi yazmayınca insan bir garip suçluluk hissediyor, ay ne tuhaf.
En yakın arkadaşım boşanıyor, 5 yaşında bir prens var ortada. Ayrılmak için çok geçerli sebebi var. Ama melekler ağlarmış ya, ağlıyoruz hep beraber.
Arkadaşım güçlüdür, hemen yıkılmaz, diktir.
Oğlunun arkasında kale gibidir. En kralından analığını yapar. Babalık da yapar. Okula, etkinliklere, kurslara o alır götürür. Hastalanır, doktora o taşır, başında bekler. Yemek hazırlar, evi toplar, ütü yapar. Oğlanla kurabiye pişirir, balkonda fasulye yetiştirirler beraber.
Evin kredisini o öder.
Ama dayağını da düzenli olarak yer.
Psikolog demiş ki, bu adam değişmez. Kabul ediyorsan devam et. Etmiyorsan ayrıl.
Dayak dışında çok ortak yanımız var, hani "bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim" lafı var ya, işte biziz.
Güçlüyüz. Çevremizdeki çoğu kişi bize sahip olduğu için kendini şanslı görüyor. Ama biz......
Kedimin iki minnakı oldu, davulla zurnayla haber verdim bilirsiniz. İsimlerini büyük prens koydu, Yıldız ve İnci. Hahhaha, İnci olanın adını Tırsık olsun diyorum, kabul etmiyor. Halbuki hem diğer yavrunun ismine uygun, hem kendine yakışır bir isim. Çünkü Yıldız ne kadar evin yıldızıysa, İnci o kadar Tırsık :)
Yıldız, gelir, yanaşır sürtünür. Alırsın, kalbine yapıştırır, mıncırırsın. Miiiv yapar. "Anneye miv yok, anneye miv yok" deyip hırpalarsın. Çalışırken gelir, kucağına atlar, oraya yerleşir, uyur. Bu hazzı kedisi olmayana tarif edemezsin, hayvanı rahatsız edip yerinden kalkamazsın.
İnci seni görür, siner. Oturduğu yerin yanından geçecek olsan kalkar yatağın altına girer, yaklaşırsın kaçacak delik arar. Sevmeye çalışırsın, kaçar.
Yavrulardan birini baştan beri verelim diye konuşuyoruz ama beğenemedik kimseyi, veresimiz de yok. Bir akramızın yakını heveslendi, iş ciddiye bindi, gelip görecek. Sıcakkanlı bende kalsın,diğerini vereyim diye düşündüm ilk. Sonra korkak olanı sevmeyeceklerini, belki de sokağa atacakları aklıma geldi. Ben onun nazını çekerim de eller çekmez dedim. Diğerini veririm dedim.
Sonra aklıma Yıldız'ı cezalandırmış olabileceğim geldi. Öyle ya, anasından, evinden, kardeşinden ayrılacak. Niye? Çünkü o güçlü, öteki güçsüz. O yapar, öteki yapamaz.
Sonra kendim geldim geldim aklıma. Ve de arkadaşım. Güçlü görünmeye çalıştığımız için her şey bizim üstümüzde. Amman kimse yorulmasın, kimse kırılmasın, üzülmesin. Biz hallederiz her şeyi, yeter ki herkes mutlu olsun.
Güçlü olmak her zaman doğru değil. Kadın için özellikle böyle. Erkeğin fıtratında ezik bir kadını koruyup kollayıp kahramanı olmak yatıyor. Ona mecbur olunduğunu bilmesi, böyle değilse bile, öyle düşünmesi lazım.
Bi de
şu yazıyı okuyun isterseniz. Altına imza atarım. İmza atacak binler bulurum :/